31 Aralık 2023 Pazar

TARİH KOKAN KENT POLATLI

 


16 Ocak 2023 Pazar, Ankara…

Dün, tarih kokan Ankara Polatlı’ya eşimle birlikte gitme fırsatı yarattık. Polatlı demek ”Sakarya Şehitleri Anıtı” demekti, ”Dua Tepesi Anıtı” demekti, ”Gordion Müzesi ve Kral Midas Tümülüsü” demekti.

Eşimle keyifli bir yolculuktan sonra Polatlı’ya, Sakarya Şehitleri Anıtı’na ulaştık. Sakarya Meydan Savaşı sırasında şehit düşen askerler anısına Polatlı ilçesinin Şehitler Kaşı mevkiinde dikilen anıt 28 Ekim 1973 tarihinde ziyarete açılmıştı.

Sakarya Şehitler Anıtı, Anıt gövdesi, heykeller ve müzeden oluşan Şehitler Anıtı’nın gövdesi 915 rakımlı tepeden başlayıp başlangıçtan itibaren daralarak, 420 basamaklı yol boyunca 970 rakımına kadar yükselmektedir.

Yolun iki yanında yer alan sütunlar, savaşın üstün düşman güçlerine karşı kazanıldığının ifadesidir. Merdivenli yolun sonunda, Türk Ordusu’nun kazandığı zaferin öyküsünü dile getiren kabartmalar ve müze yer almaktadır.

Şehitliğin tamamını gezemedik…

Yemekten sonra Polatlı Duatepe Anıtı’nın bulunduğu yere hareket ettik.


Polatlı’nın yaklaşık 3 km batısındaki Duatepe Anıtı, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası sayılan Sakarya Meydan Savaşı’nın yapıldığı son savunma hattıdır. Bakımlı ve asfalt bir yoldan dönerek çıktığımız Duatepe’ye park edip çevreye baktığımızda, Polatlı ve tüm bölge ayaklarımızın altına serilmiş muhteşem bir manzara olmuştu.

Anıt, simgesel olarak, Mustafa Kemal önderliğindeki Anadolu Halkının, yüzyıllardır savaşlar sonrasında sürekli geri çekilmeyi ve tersine göçleri, tersine çevirerek, zaferlere doğru koşmasını betimlemektedir.

Gazi Tepe, Türbe Tepe ve Mangal Dağı’nın ağaçlandırılmasıyla oluşturulmuş olan Duatepe’de Ekim 1999 tarihinde çalışmalar başlamış, Çevresine yaklaşık 20 bin ağaç dikildikten sonra, anıt tamamlanarak 12 Eylül 2000 tarihinde açılmıştı. Polatlı, Duatepe Anıtı otopark, bağlantı yolu, yürüme yolu, tören alanı ve anıt olmak üzere beş kısımdan oluşturulmuş.

Anıt duvarlarında, Duatepe’deki 81 şehidin pirinç harflerle yazılmış bilgileri yer alıyordu. Anıtın ve heykellerin yaratıcısı Devlet Sanatçısı heykeltıraş Metin Yurdanur’du. Düztepe’de görevlendirilmiş bekçi ve tarih bölümünde okuyan oğlu da son savunma hattı olan bu tepe ve heykeller hakkında açıklamalarda bulundular. Gerekli fotoğraflar çekildikten sonra rotamızı Gordion’a çevirdik.

Ankara’daki Anadolu medeniyetleri Müzesi’ni ilk kez 2012 yılında gezmiş, kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında olduğunu öğrenmiştim.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde, Anadolu arkeolojik eserleri, Paleolitik Çağdan başlayarak günümüze kadar, kronolojik bir sırayla sergilenmekteydi.

Bu sergilenmeyi gördükten sonra, üzerinde yaşadığımız Anadolu’nun zengin tarihi beni hem şaşırtmış hem de onurlandırmıştı. Üzerinde yaşadığımız toprakların arkeolojik tarihini, kısmen de olsa, öğrenmeye karar vermiş, sonraki yıllarda defalarca gezme gereğini duymuş ve yazı dizisi haline getirerek yazmıştım.

Ankara tarihini araştırır ve yazarken de en çok ilgimi çeken Frig Dönemi olmuştu. Frigler denince de aklıma ‘’Eşek Kulaklı Midas’’ miti geliyordu. Diğer taraftan, Friglerle ilgili buluntular ise Frigya’nın Antik Başkenti Gordion’da bulunmakta ve Gordion Müzesi’nde sergilenmekteydi.

Gordion Müzesi ve karşısındaki Kral Midas Tümülüs’ü en çok görmek istediğim, ancak bir türlü zaman ayırıp gidemediğim bir yerdi. Duatepe-Gordion yolculuğu boyunca bölgedeki yığma mezarlar anlamına gelen Tümülüsleri gördük. Midas Tümülüsü yakınlarında par ederek önce Midas Tümülüs’ünü gezdik ve fotoğraflarımız çektik. Sonra da Gordion Müzesini gezdik.


6 Eylül 2023 Çarşamba

İŞ BANKASI İKTİSADİ BAĞIMSIZLIK MÜZESİ

1 Haziran 2019 Cumartesi, Ankara...

Anıtsal yapıdan içeri girer girmez görevliler oldukça nazik ve yardımsever davrandılar.

Özellikle dördüncü katta görevli bir kızımız bana rehberlik ederken, genç Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa kemal Atatürk ve arkadaşlarının Milli İktisat konusundaki düşüncelerini de özetledi bir bakıma.

Türkiye İş Bankası, Milli İktisat Tarihi açısından büyük önem taşıyan günümüze kadar olan birikimini toplumla paylaşmak üzere Ankara Ulus’taki tarihi binasını müzeye dönüştürmüş.

Müzeye, Bankanın kurucusu Atatürk’ün, ‘’askeri zaferlerin ancak iktisadi zaferlerle kalıcı olabileceği’’ vizyonu çerçevesinde “Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi” adı verilmesi uygun bulunmuş.

Müzede, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ülkemizin iktisadi bağımsızlık yolunda attığı büyük adımlar, Bankanın tarihi ile birlikte, yazı, fotoğraf ve videolarla izleyicilerine ele alınmış.

*****

26 Ağustos 1924'te Atatürk'ün direktifleriyle kurulan Türkiye İş Bankası, 2023 yılsonu itibarıyla, ülkemizin en büyük özel bankasıdır. 

Ankara Ulus'taki Tarihi bina, İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından, 1929 yılında İş Bankası’nın 3. Genel Müdürlüğü olarak inşa edildi. 

Atatürk’ün Çankaya Köşkü’ndeki çalışma odasını da tasarlayan Selahattin Refik Sırmalı tarafından dekorasyonu yapılan 90 yıllık tarihi bina, hizmete açıldığı ilk günlerden itibaren Ankara’nın simge yapıları arasında yer aldı.

Erken Cumhuriyet dönemi mimarisinin günümüze ulaşmış en önemli örneklerinden biri olan tarihi binada, Batı ve Osmanlı mimarisi ile Art Nouveau ve Neo Rönesans akımlarının izleri dikkat çekiyor.

Oval biçimde tasarlanan ana holün üstünde yer alan vitray hem holün hem de üst katın daha aydınlık olmasını sağlıyor. Vitrayda elinde uzlaştırma gücünü temsil eden yılanlı asası, başında ve ayaklarında hızına gönderme yapan kanatlarıyla mitolojide para ve ticaretle ilişkilendirilen Hermes tasvir edilmiş.

Müzenin ilk katında ilk genel Müdür Celal Bayar'ın odası, Atatürk'ün de ziyaret edip çay içtiği İdare Meclis Salonu bulunmaktadır.

22 Ekim 1929 tarihinde, Atatürk’ün misafir edildiği, orijinaline uygun şekilde korunan “İdare Meclisi Salonu” da Müzede izleyiciye açıldı.

Atatürk’ün ziyareti sırasında çekilen fotoğraftan Kurt Bullent tarafından Müze için yapılan bir yağlıboya tablo ile Atatürk’ün Banka’nın İskenderiye Şubesi’ne hitaben imzaladığı Weinberg tablosu da sergileniyor.

*****

Türkiye İş Bankasının Ankara Ulus’taki, uzun yıllar genel müdürlük olarak kullanılan, tarihi binası 2 Mayıs 2019 tarihinde müzeye dönüştürüldü.

Adını bankanın kurucusu Atatürk’ün, askeri zaferlerin ancak iktisadi zaferlerle kalıcı olabileceği vizyonu çerçevesinde ''İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi'' olarak almış.

Giriş bölümü, bankanın ilk yıllardaki haline göre yeniden yapılmış veznelerden oluşuyor.

Bu bölümde ziyaretçileri “Türkiye İş Bankası, kuran: Kemal Atatürk” yazan bir tabela ve üzerinde ulu önderin büstü karşılıyor.

Veznenin arkasında yer alan masalarda, çeşitli şehirlerden İş Bankası şubesi açılması için Ankara’ya gönderilen dilekçeleri,  yine aynı yıllara ait hesap ve muhasebe defterleri gibi orijinal belge ve dokümanları görüyoruz.

Aynı bölümde dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk imzalı “Türk Parası Kıymetini Koruma Kanunu” hükümleri de sergilenenler arasında yer alıyor.

Müzenin duvarlarında İş Bankasının ilk reklam afişlerine rastlanırken, yine giriş bölümünde, döneme ait kasaların yanı sıra daktiloları, çevirmeli telefonları ve hesap makinelerini de görmek mümkün.

Ayrıca giriş katında müzeye de ismini vermiş olan İktisadi Bağımsızlık Sergisi yer alıyor.

Sergide Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ülkemizin iktisadi bağımsızlık yolunda attığı büyük adımlar, bankanın bağımsızlık hamlesine sunduğu katkıları ve bu alanda yaptığı yatırımları ile birlikte ele alınıyor.

Bu bölümde iktisadi bağımsızlık tarihine dair fotoğraf, çeşitli belge ve nesnelerin yanı sıra Türkiye’nin yeni yüzünü dünyaya tanıtmak amacı ile Atatürk’ün önerisi ile hayata geçirilen Karadeniz Vapuru projesinden bazı tarihi dokümanları da görmek mümkün.

Giriş bölümünden, müzenin “kiralık kasa” bölümüne iniliyor.

Bu bölümde ziyaretçileri kasanın dev metal kapısı karşılarken, içeride kasalardan dışarı taşan bazı kişisel eşyalar ve o yıllarda çalışanların siyah beyaz fotoğrafları ziyaretçileri o dönemin havası içerisine götürüyor.

Kiralık kasa bölümünden birinci kata gidiyoruz.

Atatürk’ün 22 Ekim 1929 tarihinde binayı ziyaretinde misafir edildiği ilk İdare Meclisi Salonu olan Mavi Salon,

1956 yılında dekore edilip, halen bankanın kuruluş günü olan 26 Ağustos tarihinde Yönetim Kurulu toplantılarına da ev sahipliği yapan Büyük Toplantı Salonu,

Bankanın ilk Genel Müdürü Celal Bayar’ın makam odası gibi tarihi dokusu korunmuş alanlar birinci katta yer alıyor.

Bu katta ayrıca, kuruluşundan bugüne, Türkiye İş Bankası’nın genel müdürlük binalarının maket ve fotoğrafları,

Atatürk’ün ziyareti sonrası çekilen fotoğraftan Kurt Bullent tarafından müze için yapılan bir yağlı boya tablo ile,

Atatürk’ün bankanın İskenderiye Şubesi’ne hitaben imzaladığı Weinberg tablosu da sergilenmekte.

Müzenin ikinci katında ise;

Bankanın geçmişten bugüne iletişim faaliyetleri ve toplumsal yaşama katkıları “Türkiye İş Bankası İftiharla Sunar” başlıklı, kalıcı olarak kurgulanan İletişim Yolculuğu Sergisi ile yer alıyor.

Sergide bankanın kuruluşundan bu yana sürdürdüğü reklam faaliyetleri ilgi çekici bir seçkiyle ziyaretçilere sunulurken, banka ile yolu kesişen çok sayıda tanınmış ismin olduğu reklam filmleri ve tanıtım programlarını da görmek mümkün.

Aynı zamanda bu bölümde biriktirme alışkanlığının yaygınlaşması, toplumda tasarruf bilincinin yerleşmesi ve gelişmesi amacıyla dağıtılan kumbaralardan örnekler ile yapılan reklam çalışmaları, tasarrufun önemini anlatan ilgi çekici ilan ve afişler de yer alıyor.

Müzede ayrıca bir sanat galerisi ve geçici sergi salonu da bulunuyor.

Müzenin üçüncü katında bulunan İş Sanat Ankara Sanat Galerisi 7 Aralık 2021 – 6 Mart 2022 tarihleri arasında seramik sanatçısı Soner Genç’in ‘Zamanın Hazinesi’ sergisine ev sahipliği yaptı.

Sergide sanatçının dört yıllık çalışma sonucu hazırladığı; Antik Dönemden başlayıp Roma, Bizans, Truva, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönem metalik paralarından günümüz sanal parasına uzanan bir çeşitlilikte para örneklerini seramik tasarımı ile hazırladığı eserleri yer aldı.

Dördüncü katta yer alan geçici sergi salonunda ise bir ayağı İstanbul’da açılan Milli Mücadele’nin 100. yılında “İstiklâl” sergisi yer alıyor.  

Sergide birçok ulusal ve uluslararası arşiv ve koleksiyondan derlenen çok sayıda belge, fotoğraf, film, harita ve objenin yanı sıra dijital ekranlardan çok sayıda tarihi görüntü de izlenebiliyor.

Sergi, Milli Mücadele’ye dair şimdiye kadar hazırlanmış en kapsamlı sergilerden biri olma özelliği taşıyor. Sergide yer alan koleksiyonlardan biri de ulu önder Atatürk’ün silah arkadaşı Orgeneral İzzeddin Çalışlar’ a ait.

Bir sandık içerisinden çıkan o dönemde kaleme alınmış günlükler, notlar, savaş sırasında elle çizilerek hazırlanmış kroki ve haritalar gibi pek çok dokümanın arasından oluşturulan seçkinin yanı sıra o dönemin tarihine tanıklık eden sandığı da görmek mümkün.

Serginin küratörlüğünü ise dedesiyle aynı ismi taşıyan Çalışlar’ ın torunu İzzeddin Çalışlar üstlenmiş.

Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi Pazartesi hariç her gün 10.00 – 17.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.



5 Eylül 2023 Salı

ANKARA'DA İLK TOPLU KONUT DEVLET MAHALLESİ

 

Saraçoğlu ya da Devlet Mahallesi, Başkentin merkezi Kızılay’da yaklaşık 80 yıllık bir mahalleydi.

Google Earth fotoğraflarına bakıldığında ”Çölde Bir Vaha” gibi karşımıza çıkar Saraçoğlu Mahallesi.

Günümüzde Namık Kemal Mahallesi olarak bilinen toplu konut alanına Çölde bir vaha gibi diyorum. 

Çünkü, doğu tarafında bulunan Güvenpark'ın üçte biri çevik kuvvet polislerine üçte biri de dolmuş duraklarına ayrılınca geride pek bir şey kalmadı. Kızılay bir beton yığınına dönüştürüldü.

Nazilerden kaçıp Türkiye’ye sığınan Alman mimar Paul Bonatz tarafından, bir grup Türk mimarın da katılımıyla projelendirilen Saraçoğlu Mahallesinin doğusunda Milli Müdafaa Caddesi ve Güven Park, Kuzeyinde Kumrular Caddesi ve biraz daha kuzeyinde Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, batısında Necatibey Caddesi ve güneyinde Yahya Galip Caddesi ile Genelkurmay Başkanlığı bulunmaktadır.

Mahalle Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk toplu konut projesi olma özelliği taşımaktadır. “Türk Evi” teması ile dikkati çeken ve yıllarca kamu kurumlarında çalışanların lojman olarak kullandığı konutlardan oluşan Saraçoğlu Mahallesi bütünüyle terk edilmiş ve zorla  terk edilmeye zorlanmıştır.

Bakanlar Kurulu’nun 5 Ağustos 2016 tarihli Resmi Gazete ‘de yayımlanan kararıyla “riskli alan” gerekçesiyle kentsel dönüşüm kapsamına sokulmuştur.

Mahalledeki taşınmazların “ekonomiye kazandırılması” için Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve TOKİ yetkili kılınmış. Dev ağaçlarıyla ünlü lojmanların yanı sıra halk kütüphanesi ve ilköğretim okulunun da “ekonomiye kazandırılma” adı altında devri ve satışı yapılabilecektir.

*****

Saraçoğlu ya da Devlet Mahallesi, Başkentin merkezi Kızılay’da yaklaşık 80 yıllık bir mahalleydi.

Google Earth fotoğraflarına bakıldığında ”Çölde Bir Vaha” gibi karşımıza çıkar Saraçoğlu Mahallesi.

Günümüzde Namık Kemal Mahallesi olarak bilinen toplu konut alanına Çölde bir vaha gibi diyorum. 

Çünkü, doğu tarafında bulunan Güvenpark'ın üçte biri çevik kuvvet polislerine üçte biri de dolmuş duraklarına ayrılınca geride pek bir şey kalmadı. Kızılay bir beton yığınına dönüştürüldü.

Nazilerden kaçıp Türkiye’ye sığınan Alman mimar Paul Bonatz tarafından, bir grup Türk mimarın da katılımıyla projelendirilen Saraçoğlu Mahallesinin doğusunda Milli Müdafaa Caddesi ve Güven Park, Kuzeyinde Kumrular Caddesi ve biraz daha kuzeyinde Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, batısında Necatibey Caddesi ve güneyinde Yahya Galip Caddesi ile Genelkurmay Başkanlığı bulunmaktadır.

Mahalle Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk toplu konut projesi olma özelliği taşımaktadır. “Türk Evi” teması ile dikkati çeken ve yıllarca kamu kurumlarında çalışanların lojman olarak kullandığı konutlardan oluşan Saraçoğlu Mahallesi bütünüyle terk edilmiş ve zorla  terk edilmeye zorlanmıştır.

Bakanlar Kurulu’nun 5 Ağustos 2016 tarihli Resmi Gazete ‘de yayımlanan kararıyla “riskli alan” gerekçesiyle kentsel dönüşüm kapsamına sokulmuştur.

Mahalledeki taşınmazların “ekonomiye kazandırılması” için Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve TOKİ yetkili kılınmış. Dev ağaçlarıyla ünlü lojmanların yanı sıra halk kütüphanesi ve ilköğretim okulunun da “ekonomiye kazandırılma” adı altında devri ve satışı yapılabilecektir.

*****

Başkent Ankara'da, 1940'lı yıllarda, konut sıkıntısına çözüm bulmak amacıyla hayata geçirilmiş olan bir toplu konut projesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yapımına, dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu hükûmeti sırasında başlandığından, zamanla Saraçoğlu Mahallesi adıyla anılır olmuştur. 

Jansen Planıyla hızla gelişen ve planlı bir şekilde büyüyen Ankara'da, 1930'ların sonuna doğru ciddi bir barınma sorunu yaşanmaya başlar. Üst düzey memurlar ve askerler barınma ihtiyaçlarını, neredeyse karşılayamaz duruma gelirler.

Ancak Saraçoğlu Hükümeti tarafından, 1940 yılında, sorunu çözmeye yönelik bir konut projesi tasarlanmasına karar verilir. Uygulama, 1944 yılında çıkartılan Memur Mesken Yasası sonrasında gerçekleştirilebilir.

Projenin sorumluluğu, aynı yıllarda Anıtkabir'in inşası için düzenlenen uluslararası mimari proje yarışmasında jüri üyeliği görevini de üstlenen Alman mimar Paul Bonatz'a verilir.

1928 tarihli Jansen Planı'nda da öngörüldüğü üzere, proje Güvenpark yakınındaki boş bir kamu arazisi üzerine konumlandırıldı. 

Emlâk ve Eytam Bankası tarafından fonlanan inşaatın temeli 29 Ekim 1944'te, dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu tarafından atıldı.

İki yıl gibi kısa bir süre içerisinde tamamlandıktan sonra 1946 tarihinde açılışı yapılarak uzun yıllar boyunca pek çok devlet görevlisinin daimi ikametgâhı olacaktır.

İkinci Ulusal Mimarlık Akımı' nın en büyük destekleyicilerinden biri olan Bonatz, bu yenilikçi ve çözüm odaklı konut projesinde, 1920'ler Almanya'sının sosyal konut anlayışını devam ettirmiştir.

Proje, konut sıkıntısını gidermenin yanı sıra, projeye eklenen oyun parkları, eğitim kurumları ve günümüzde Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi de hayata geçirilir. 

Mahalle ya da diğer bir değişle proje, yaklaşık 120.000 metrekarelik bir inşaat alanı üzerine kuruludur.

Proje kapsamında, her biri farklı tip ve yükseklikte inşa edilmiş olan toplam 75 adet apartman vardır. 

Bu apartmanlar iki, üç ya da beş odalı dairelerden oluşmakta ve her biri bodruma ek olarak iki, üç ya da dört katlıdır. 642 konutun yanı sıra 435 adet de lojman inşa edilmiştir.

Mimari tarz bakımından, 1940'lı yıllarda Sedat Hakkı Eldem tarafından ortaya atılan "Türk Evi" fikri benimsenmiştir.

Binaların dış cephelerinde geniş saçaklara, cumba biçimli çıkmalara ve kafes biçimli balkon korkuluklara sıklıkla yer verilmiştir.

3 Eylül 2023 Pazar

ANKARA'NIN İLK KENT PARKI GÜVENPARK

Güvenpark, Ankara’nın erken Cumhuriyet dönemlerinden günümüze varlığını sürdürmüş en önemli kent parklarından biridir.

Ankara'nın kalbi Kızılay’da olması, kurulduğu andan beri birçok tartışmanın, eylem ve olayın da gündeminde olmasını sağlamış bir parktır aynı zamanda.

Kuruluşu 1930'lu yılların başından itibaren yeni kurulmakta olan bir ülkede ''güven'' olgusunu oluşturması amaçlanan Güvenpark, kentin bu merkez etrafında büyüyüp gelişmesini sağladığı gibi, mekânsal politikaların da kaçınılmaz bir parçası oldu.

Güvenpark, Alman mimar ve şehir planlamacısı Hermann Jansen tarafından, hızla büyümekte olan başkente yeşili ve dinlenme alanlarını entegre etmek amacıyla planlandı.

Kızılay Parkının tam karşısındaki, yaklaşık 30 000 m2 lik bir alanı kaplayan arsaya da Güvenpark yapımına başlanır.

Devlet ya da Vekaletler Mahallesi'nde yaşayanlarla bakanlıktakilerin nefes alabilecekleri bir mekan yaratmaktır amaç. 

Güvenpark’ın içine; Türk Ulusunun polis ve jandarmaya olan güvenini, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki uygulamalarda beraber bulunduğu arkadaşlarını temsil eden heykeller yerleştirilir

İnsan zekâsını ve çiftçilerin tarım çalışmalarını betimleyen kabartmaların yer aldığı anıt, ‘’Güvenlik Anıtı’’ tamamlanarak, 1935 yılında bugünkü yerine konulmuştur. 

Güvenpark Anıtı ya da Zafer Anıtı olarak bildiğimiz Güvenlik anıtının kaidesinin uzunluğu 37 metre, orta blok uzunluğu 8 metre, yan kanatlar 2 metre ve bronz figürlerin boyu 6 metredir.

Güvenpark, Ankara`nın Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ilk bütüncül planın parçalarından biridir. 

Ankaralıların toplumsal belleğini oluşturan bir park olarak, özgün nitelikleriyle korunması gereken bir kent imgesidir. 

Aynı zamanda, sahip olduğu yeşil dokusu ile kent merkezindeki en önemli nefes alma ve dinlenme noktasıdır. 

Güven Anıtı ile bütünleşmiş olan park yeni Başkent düşüncesi ile özdeşleşmiş, simgesel niteliği ile öne çıkan bir kent parkıdır.

1935 tarihinde, Holzmeister tarafından yapılan anıtın Kızılay’a bakan cephesinde; biri genç diğeri yaşlı, ama her ikisi de güçlü iki bronz heykel Türk gençliğini ve insanını temsil ediyor.

Atatürk’ün, ” Türk; övün, çalış, güven ” sözleri, tunç harflerle yazılmış.

Anıtın Bakanlıklara bakan cephesinde ise iki erkek kabartması var. Bunlar çağdaş Türk insanını ve ulusal birliği temsil ediyor.

Anıtın kaidesinde; kurtuluş savaşını, yeni cumhuriyeti betimleyen rölyefler var.

Ankaralıların toplumsal belleğini oluşturan bir park olarak, özgün nitelikleriyle korunması gereken bir kent imgesidir.

Aynı zamanda, sahip olduğu yeşil dokusu ile kent merkezindeki en önemli nefes alma ve dinlenme noktasıdır. 

Hem havuzbaşıyla hem heykeliyle çok güzel bir yerdi. En büyük gezinti yerlerinden biriydi Güvenpark.

Akşamüstü gezintiye çıkardı insanlar çoluğuyla çocuğuyla. Mermerden oturacak yerleri vardı.

Güvenpark’taki havuzbaşı ise, daha çok kent içindeki kısa süreli dinlenmelerde, ara sıra da bir buluşma noktası olarak değerlendirilen bir mekandı…


GENÇ T.C. VE MODERNİTE



Aydınlanma hareketinin ürünü olan “modern” ve ''modernite'', bir düşünme biçiminin adıdır.

Aydınlanmaya kadar olan bilginin, elde edilme yöntemlerini reddederek “eleştirel akla” dayalı bilgi üretimi ve dünyaya bakış biçimi ‘modern’ in ana temasını oluşturur. 

Modernitenin bir uygulaması olarak kurgulanan başkentin dokusunda sosyal yaşamın önemli bir unsuru olan kamusal alanların yaygınlaştırılmasına da büyük önem verilmiş Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

Atatürk, kurmakta oldukları rejimin modernitenin bir parçası olması gerektiğini, Osmanlı Devleti’yle hiçbir ortak özellik taşımadığını ve çürümüş geçmişten tam anlamıyla kopması gerektiğini her vesile ile vurgulamıştı.

Başkentin model bir kent olarak yaratılması düşüncesine paralel olarak halkın da modernleşmesi, sosyalleşmesi öngörülmüştü.

Ayrıca toplumsal bir kimlik ve toplumsal bellek üretilmesini sağlamak için; toplumu biraraya getirip, buluşmalarını sağlayacak mekân üretimlerine, yani kamusal alanlara önem verilmişti.

*****

Tarihsel sürece bakıldığında “Antik Yunan’da ilk kamusal alan bir toplanma yeri olan ‘akropol’ dür. Daha sonradan geç Yunan döneminde ‘kamusal alanları oluşturan “agora”lar, kamusal fonksiyonların gerçekleştiği alanlardı.

Açık alanlara yönelik tasarlanan toplanma yerleri, kent parkları, fıskiyeli ve şelaleli havuzlar ve heykeller kente estetik katkı sağlardı.

Bulunduğu mekânda yaşayanları kültürel, sosyal ve psikolojik anlamda etkilemeyi ve değiştirmeyi öncelikli olarak amaçlardı.

Bir meydanın merkezine yerleştirilen bir heykel, insanları çevresine çeker ve sosyalleşmelerini sağlardı.

Heykel ve anıtlar çoğu zaman kentlerin simgeleridir. Kentler bu simgelerle tanınırlar.

Örneğin New York denince “Özgürlük Anıtı”, Londra denince “Trafalgar Anıtı”, Paris denince “Eiffel Kulesi” göz önüne gelmektedir.

*****

Genç Başkentin ilk simgeleri de parklar , Havuzbaşları ve içlerindeki simgesel heykellerdir.

Nitekim, Modern ve örnek başkent Ankara’nın kurgusu kapsamındaki havuzbaşları da, bir dönem varlıklarıyla, çevrelerinde kamusal alan oluşturmuşlar, toplumsal belleğin güçlenmesine katkı sağlamanın yanı sıra Ankaralıların sosyalleşmesine katkı sağlamışlardır.

Kızılay'daki Su Perili Havuz

Erken Cumhuriyet Dönemi’nde, Kızılay Meydanı’nın havuzbaşı olarak anılmasını sağlayan ''Superili Havuz'', dönemin başkent için bir simge olmuştur.

Yenişehir’deki superili havuzun Ankaralılar için buluşma yerinin de ötesinde kenarında konserlerin dinlendiği birer dinlenme ve hatta eğlence mekânı oldukları başka pekçok kaynak ve kişi tarafından da vurgulanmıştır.

Bu superili havuz, dönem insanlarınca o kadar benimsenir ki, havuzun bulunduğu meydan Havuzbaşı olarak anılmaya başlar.

Meclis bahçesindeki Nilüfer Havuzu

1926 yılında tamamlanan İkinci Meclis binasının bahçesi, konserlerde kullanılan sahnesi ile kentin sosyal yaşantısında önemli bir yer almıştır.

Halka açık olan bu bahçe, fıskiyeli havuz ile Barok peyzajına sahiptir.

Bahçe içerisinde bulunan bir diğer havuz ise adını içinde bulunan nilüferlerden alan Nilüfer Havuzu’ dur Bu bahçe konserler için sürekli kullanılmakta ve Ankaralılar için bir çekim merkezi oluşturmaktadır.

Maliye Bakanlığı Havuzları

Ulus-Kızılay ekseninde sözü edilen Meclis Bahçesinden biraz daha geride, Maliye Bakanlığı’nın arka bahçesi, heykelli havuzlarıyla dikkati çeken bir park olarak düzenlenmiştir. Burada iki heykelli havuz konumlandırılmıştı.

Gençlik Parkı Havuzu

Ankaralıların ve herhangi bir biçimde Ankara'ya yolu düşmüş olanların neredeyse tamamının belleklerinde, özellikle Gençlik Parkı’ndaki büyük havuz ile Atatürk Orman Çiftliği’nde bulunan Marmara ve Karadeniz havuzları yer etmiştir.

Ankaralıların büyük beğeniyle ve sıklıkla kenarında buluşulup vakit geçirilen alanlar olarak yer etmiştir.

Güvenpark ve Havuzu

Bir de olağanüstü ilgi gören Güvenpark’ın havuzu vardı. Hem havuzbaşıyla hem de heykeliyle çok güzel bir yerdi. En büyük gezinti yerlerinden biriydi Güven Parkı.

Akşamüstü gezintiye çıkardı insanlar çoluğuyla çocuğuyla. Mermerden oturacak yerleri vardı.

Güven Park’taki havuzbaşı ise, daha çok kent içindeki kısa süreli dinlenmelerde, ara sıra da bir buluşma noktası olarak değerlendirilen bir mekandı…

2 Eylül 2023 Cumartesi

ANKARA ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ

 

Ankara’daki Anadolu medeniyetleri Müzesi kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer almaktadır.

Güneşin doğduğu yer anlamına da gelen Anatolia ya da Anadolu, dünyadaki ilk ve tek açık hava müzesidir.

Ankara’nın bu ilk müzesinin öyküsü 1921 yılına kadar uzanmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün merkezde bir Eti Müzesi kurulması fikriyle, ülkenin dört bir yanından Hitit eserleri toplanmaya başlanmıştır.

Dönemin Kültür Müdürü Galip Bey, Ankara Kalesi’nin Akkale Burcu, Agustus Mabedi ile Roma Hamamı’nı müzeye dönüştürerek ilk adımı atmıştır.

Akkale’nin sınırlı alanı yetmeyince, Ankara Kalesi yakınlarındaki âtıl durumdaki Mahmutpaşa Bedesteni ve Kurşunlu Han’ın restorasyonuna başlanmıştır.

Binaların onarımı devam ederken, 1943 yılında onarımı biten bedestenin orta mekânı ziyarete açılmıştır. 1938 yılında başlayan restorasyon 1968’te tamamlanmıştır.

Yıllarca yabancılar tarafından yağmalanmış olan Anadolu Açık Hava Müzesinden kurtarabildiklerimizin büyük bir bölümü, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir. 

Anadolu açık hava müzesinden kurtarabildiğimiz arkeolojik eserler, Paleolotik Çağdan başlayarak günümüze kadar, kronolojik bir sırayla sergilenmektedir.

Müzede sergilenenleri gördükten sonra, üzerinde yaşadığımız Anadolu’nun zengin tarihi bizleri hem şaşırtacak hem de onurlandıracaktır.

Ayrıca, üzerinde yaşadığımız toprakların arkeolojik tarihini, kısmen de olsa, öğrenmiş olacağız.

Eski Batı kaynaklarında Anadolu Yarımadasının adı Küçük Asya olarak geçer.

Ayrıca uzun yüzyıllar birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapması nedeniyle ''Bin Tanrı İli'' adını da almıştır.

Yeryüzünün en eski yerleşkelerinden bazıları Cilalı Taş Devri’nde Anadolu’da kurulmuştur.

Çatalhöyük, Çayönü, Nevali Çori, Hacılar, Göbekli Tepe ve Mersin’deki Yumuktepe yerleşkeleri Cilalı Taş Devri’nden kalmadır.

Truva yerleşkesi de Cilalı Taş Devri’nde kurulmuş ve Demir Çağı’na doğru uzanmıştır.

Sümer, Asur, Hitit, Yunan, Lidya, Kelt, Pers, Roma, Doğu Roma, Selçuklu, Moğol İmparatorluğu ve Osmanlı gibi onlarca medeniyete ev sahipliği yapmıştır.

Yüzlerce dil ve lehçeyi barındıran Anadolu Yarımadası, Hristiyanlığın ilk doğduğu ve geliştiği topraklardan biridir. Kapadokya’daki yer altı şehirleri bunun kanıtlarından biridir.

Anadolu, 11. yüzyıldan itibaren Türkler tarafından fethedilmiş ve yönetilmiştir.

Özellikle, 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı’ndan itibaren Müslüman Türkler Anadolu’ya akın etmiştir.

Bundan sonra da Türklerin ve Türküm diyenlerin yurdu olmuştur.


ANILARIMDA TÜRK KIZILAY BİNASI

 

Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi'ne başladığım 1963 yılında, Atatürk Bulvarı'ndan Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'na dönerken, Güven Park'ın tam karşısında Kızılay’ın şirin binası vardı.

Çok güzel bir park ve bahçenin içindeydi.

Ankaralılar ve öğrenciler oraya gelir, banklarda oturup dinlenirdi.

Bahçenin bir köşesi Cumhuriyet dönemi Ankara’sının simgelerinden biri olan ve meydana adını veren üç katlı Kızılay binasıydı…

Ve binanın üzerinde kocaman bir kırmızı ay! 

*****

Çağdaş Türkiye’nin kuruluşunda Mustafa Kemal Atatürk ve Ankara belirleyici öneme sahiptir.

Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın örgütlenmesi, Cumhuriyet’in kuruluşu ve reformların yaşama geçirilmesi Atatürk liderliğinde gerçekleşmiştir.

Ulusal egemenliğe dayalı Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından, Cumhuriyet’in ilanına ve çağdaşlaşma atılımlarının yapılmasına kadar bütün önemli kararlar Ankara’da alınmış ve oradan yurda yayılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından 16 gün önce, 13 Ekim 1923’te başkent ilan edilen ve o dönemde kuru bir bozkır kasabası olarak tanımlanıyordu Ankara.

Başkent oluşundan yaklaşık 10 yıl sonra, Genç Cumhuriyetin örnek başkenti olmuştur Ankara.

Cumhuriyet’le birlikte yeniden kurgulanan kentin dokusuna paralel olarak modern yaşam da kurgulanmıştır.

Zamanla, sosyal yardım kuruluşları da Ankara'da yerini alacaktır.

KIZILAY ve adını verdiği meydanda, Atatürk Bulvarı ile Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'nın kesiştiği köşede şipşirin bir yapı, Kızılay Genel Müdürlüğü yerini almıştı.

Kızılay, 11 Haziran 1868 tarihinde, Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyet adıyla kurulmuştur.

1877'de Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti,

1923'de Türkiye Hilaliahmer Cemiyeti,

1935'te Türkiye Kızılay Cemiyeti,

1947'de Türkiye Kızılay Derneği,

Adıyla görev yapmış olup, kuruluşa "KIZILAY" adını büyük önder Atatürk vermiştir.

Kızılay'ın tanıtıcı işareti; karşıdan bakarken, beyaz zemin üzerinde, sola doğru açık kırmızı "ay" dır.

Sola bakan ''AY'' işareti, Devletler Hukuku'nun ilgili hükümleri gereğince,

Savaş zamanlarında; silahlı kuvvetlerin sağlık servisleri ile o hükümlerin belirlediği kişi ve kuruluşlar için "koruyucu ve belirtici işaret" olarak kabul edilmiştir.

Bunların dışında kalan hiçbir kişi, kurul ve kurum, savaşta tarafsızlık ve dokunulmazlık timsali olan bu işareti kullanamaz.

Kızılay, Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Topluluğu'nun temel ilkelerini paylaşır. Bunlar; insanlık, ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik ilkeleridir.

Kızılay, tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tâbi, kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri karşılıksız olan ve kamu yararına çalışan bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşudur.

Kızılay'ın teşkilatı, Genel merkez ve şubelerden oluşur. Kızılay'ın Genel Müdürlük teşkilatı dışında kalan bütün kademelerindeki görevler gönüllülerden oluşmaktadır.



27 Ağustos 2023 Pazar

ANKARA GENÇLİK PARKI



1963 yılında tanımıştım Gençlik Parkı’nı.

1940-1950'li yılların en gözde eğlen dinlen mekânlarındandı. Hem belleğimin derinliklerinde yer almış olması hem de Genç Cumhuriyetin Sosyal Yaşam Merkezlerinden biri olması nedeniyle yazmalı ve sizleri geçmişe götürmeliydim.

Parktaki gölet ve etrafındaki dinlenme yerleri, çay bahçeleri ve gazinolar, bir anlamda güncel sosyal yaşamın karşılaşma ve buluşma mekânları olarak kurulmuştu.

Bu eğilim kendini epeyce bir süre taşımış, Ankara için geleneksel bir kullanım özelliğine doğru geliştirmişti.

Ankaralıların yanı sıra benim hafızamda da Gençlik Parkı; kent içi dinlenme yeri, nikâh salonu, Göl Gazinosu, Zeki Müren’in ve meşhur sanatkarların izlendiği gazinolar, göl kenarı çay bahçeleri, sandalla gölde dolaşma eylem ve görüntüleri ile yüklenmişti.

Göletin kenarındaki banklardan birine, Göl Gazinosu ve sanatçıların seslerini duyacak şekilde, bazen yalnız bazen de arkadaşlarla otururduk.

Akşamları oturduğumuz bu banklarda, suda yansıyan gökkuşağı renklerini, gazinodan gelen popüler müzik seslerini dinleyerek hayallere dalardık.

Hayallerimizde parlak gelecek günlerimiz olurdu. Bazı akşamlarda da vatanı ve milleti kurtarmak için projeler üretirdik.

Bazen de Genç Cumhuriyetimizi kuruluş yıllarına, bozkır olan Ankara’nın ilk günlerine yolculuk yapardık.

Daha ilk yıllardan itibaren, Ankara’nın genişlemesinin, güneyde Yenişehir ve Çankaya Köşküne doğru; doğuda ise Cebeci ve Dikimevi tarafına doğru olması düşünülmüştü.

Bütün çağdaş başkentlerde olduğu gibi, batılı kentlerde var olan “Kent Parkları” Ankara’da da yaratılmak istendi.

Osmanlının Başkenti İstanbul bu bakımdan oldukça zengin bir kent idi. Emirgan Korusu başta olmak üzere Hıdiv Kasrı, Beykoz Kasrı, Maslak Kasırları, Ihlamur Kasrı, Aynalıkavak Kasrı ve sayamadığımız nice koru ve kasırlar kent parklarının bir parçası olarak yerini almıştı. Cumhuriyetin Başkenti Ankara da üzerine düşeni yapmalı idi.

Gençlik Parkı projesi, aynı zamanda, 1923’ten başlayan ve sürekli hale gelen kentleşme hareketinin bir devamı olacaktı.

Bu yaklaşımla, modern bir kentte olması gereken, su ve yeşil birlikteliğini hayata geçirmek üzere inşa edilmiş ilk alan Gençlik Parkı’dır.

Kentin Ulus’tan Kızılay’a gelişme yönünde 28 hektar bir alanda yer alan Gençlik Parkı, İncesu Deresi’nin ıslah edilmesi ile oluşturulan havuzu ile Ankaralılara her alanda eşsiz deneyimler sunan bir mekân haline gelmişti.

Parkın havuzu içinde yer alan iki adadan birisi eğlence amaçlı kullanılan Göl Gazinosu idi. Kullanıma açıldığı tarihten başlayarak batı tarzı müzikli programların yapıldığı bir mekân olan gazino, 1950’li yıllarda dönemin politik tercihlerine bağlı olarak batı tarzı müziğin yanı sıra alaturka müziğin de dinlenebildiği bir yer haline gelmişti.

Yapımına 1936 yılında başlanmış olan Gençlik Parkı 19 Mayıs 1943 tarihinde hizmete açılmış, 1944 yılında 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları için havuzunda yüzme, kürek ve yelken yarışları düzenlenmişti.

Parkın içinde, 1951 yılında Lunapark kurulmuş, 1957 yılında Mehmetçik ve Efe adlarıyla parkı dolaşan iki minyatür tren hizmete girmişti.

Gençlik Parkı kısa sürede Başkentlilerin sosyal yaşamında önemli bir yere oturur. Hafta sonu aktiviteleri, memur ailelerinin gazino ve piknik keyifleri giderek yeşeren bu büyük havuzlu parkın etrafında sürmeye başlar.

Semaverde çay keyifleri, İstanbul’un en gözde ses sanatçıları parktaki Gar Gazinosu’nda, Başkent’in ilk sahiplerini ağırlar.

Parkın büyük havuzundan sandallarla gezmek dışında yüzmek ve diğer sportif etkinlikler için de yararlanılır.

1960′lı yılların başına kadar havuzda su sporları yapılıp, konserler verilmekteydi. Ayrıca havuz çevresindeki aile gazinolarında dönemin en ünlü Türk Sanat Müziği solistleri program yapmaktaydı.

Bu programlardan bazılarına katılma ve izleme olanağı bulmuştum. 1974 yılında, kayıkla gezilebilen havuzdaki Göl Gazinosu’nda ünlü solistlerin programlarını izlediğimi anımsıyorum.

23 Ağustos 2023 Çarşamba

ANILARDA ANKARA PALAS



Küçük bir bozkır kasabası iken, küllerinden doğmuş bir ülkenin Başkenti olan Ankara’nın en eski semti Ulus’un, tarihi yapısının hikâyelerini ve mimarisini ancak aktif çalışma hayatım bitince öğrenmeye başladım.

1900’lerin başında sadece birkaç küçük konaklama yerinin olduğu Ankara’da, başkent oluşunun ardından bu tür mekânların çoğaldığı görülmektedir.

Bu dönemde politik bir merkez olan Ulus’un sosyal bir merkez haline gelmesinde, Taşhan'ın yanı sıra, İkinci Türkiye Millet Meclisi binasının karşısında yer alan ve 1928 yılında İstasyon Caddesi üzerinde Cumhuriyet yöneticileriyle yabancı ülke temsilcilerinin bir araya gelebileceği bir yer olarak açılan Ankara Palas'ın önemli bir yeri vardır.

Ankara Palas ya da eski adıyla Ankara Vakıf Oteli, Türkiye’nin ilk yıllarında Ankara’da milletvekilleri için bir sosyal tesis ve resmi konuklar için konukevi olarak hizmet vermiş, Türk siyasi hayatının birçok önemli olayına tanıklık etmiş, günümüzde halen Devlet Konukevi olarak kullanılan tarihi binadır.

924-1927 yılları arasında Sağlık Bakanlığı için, ilk tasarımı Mimar Vedat Tek tarafından yapılmıştı.

Vedat Bey’in işi bırakması üzerine Mimar Kemalettin Bey’in yeni tasarımına göre inşası tamamlandı. Vakıflar İdaresi’ne devredilen otel, 17 Nisan 1928 günü 120 yatak kapasitesi ile hizmete girdi.

Yapı, 1930’larda siyasetçiler, gazeteciler, sanatçıların buluşma mekanı olduğu gibi yurtdışından gelen resmi heyet ve konukları ağırlama işlevini de üstlenmişti.

Atatürk Devrimleri ile Türk toplum hayatına getirilen bazı yeniliklerin ilk kez Ankara Palas’ta başlatıldığı bilinir.

Ankara Palas’ta cumhuriyetin ilk yıllarında düzenlenen etkinliklerin en ünlüsü “Cumhuriyet Baloları”dır. Bu balolarda kadınlarımız da erkeklerle birlikte boy göstermeye başlamışlardır.

Özellikle kadınların erkeklerle eşit koşullarda sosyal hayata girmesine önayak olmak üzere düzenlenen Cumhuriyet Baloları'nın yanı sıra diğer sosyal etkinliklere de ev sahipliği yapmıştır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün malı olan yapı, 1975’e kadar otel olarak işletilmiş, 1976-1982 yılları arasında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından ofis ve sergi alanı olarak kullanılmıştı.

1982 yılında Dışişleri Bakanlığı tarafından kapsamlı bir restorasyondan geçirilmiş ve 29 Ekim 1983 günü düzenlenen kabul resmiyle "Ankara Palas Devlet Konukevi" olarak hizmete girmişti.

Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın örneklerinden olan Ankara Palas Devlet Konukevi binası, genel görünüşü itibarıyla dikdörtgen şeklinde bir yapıdır.

Bodrum dahil 3 katlıdır. Ortada büyük bir balo salonu, bitişiğinde önünde teras bulunan çay ve oyun salonu, arkada ise bir yemek salonu bulunmaktadır.

60 konuk odasının on altısı zemin kattadır. Birinci katta özel bir suit daire yer alır. Binanın cephesinde çini süslemeler vardır

Ankara Palas’ta ağırlanmış önemli konuklar arasında İran Şehinşahı Rıza, Afgan Kralı Emanullah Han, Irak Kralı Emir Faysal, Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos ve ABD Başkanı Eisenhower bulunmaktadır.

Uzun yıllar boyunca Dışişleri Bakanlığı'na bağlı faaliyet gösteren yapı, 3 Eylül 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı'na devredildi. Ekim 2019'da basına yansıyan haberlerde, Ankara Palas'ın restore edileceği ve "Cumhurbaşkanlığı Müzesi" olarak hizmet vermeye başlayacağı belirtildi.





22 Ağustos 2023 Salı

ANKARA KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ

 

Günümüzde Ankara Kurtuluş savaşı Müzesi olarak bilinen Ulus meydanındaki I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının yapımına, 1915 yılında başlanmıştır.

Başlangıçta İttihat ve Terakki Cemiyeti kulüp binası olarak tasarlanmış yapının planı Vakıflar Mimarı Salim Bey tarafından yapılmış, inşasına ise kolordunun askeri mimarı Hasip Bey nezaret etmiştir.

Türk mimari stilinde olan iki katlı binanın en belirgin özelliği duvarlarında Ankara taşı olarak da bilinen Andezit kullanılmış olmasıdır.

Meclisin, 23 Nisan 1920'de bu binada toplanması kararlaştırıldığında henüz bitirilmemiş olan bina, milli bir heyecanın eseri olarak milletin katkısıyla tamamlanmıştır.

23 Nisan 1920 ile 15 Ekim 1924 tarihleri arasında I. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kullanılan bina daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Merkezi ve Hukuk Mektebi olarak işlevini sürdürmüştür.

1952 yılında Maarif Vekaletine devredilmiş, 1957 yılında ise müzeye dönüştürülmek üzere çalışmalara başlanmıştır.

Bina 23 Nisan 1961'de "Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi" adıyla halkın ziyaretine açılmıştır.

Atatürk'ün doğumunun 100. yılını kutlama programı çerçevesinde, 1981 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu yapılmıştır.

23 Nisan 1981 tarihinde "Kurtuluş Savaşı Müzesi" adıyla yeniden ziyarete açılmıştır.



ANKARA CUMHURİYET MÜZESİ


Kültürel ve tarihsel değeri olan nesnelerin toplanarak sergilendiği yerler olarak tanımlayabileceğimiz müzeler, toplumların bilim ve sanat ürünleri ile yer altı ve yer üstü zenginliklerini sergilemek amacıyla oluşturulmuş kurumlardır.

Yüzyıllar boyunca toprak altında saklı kalmış tarihî eserlerin gün ışığına çıkarılarak sergilenmesi, toplumu oluşturan bireylerin geçmişi daha iyi tanımalarına olanak sağlar.

Ayrıca müzeler, toplumu aydınlatmak amacıyla, insan soyunun gelişimi, doğa olaylarının oluşumu ve teknolojinin geçirdiği değişim gibi konularda araştırmalar yapan bilimsel merkezlerdir.

Halkın beğenisinin yükselmesi ve eğitimi için de önemli katkıları vardır. Böylelikle, toplum yararına sürekli yönetilen kurumlar haline gelmişlerdir.

Diğer bir deyişle, müzelerin iki önemli konusu vardır. Koleksiyonları sergilemek ve eğitim.

Günümüzdeki müzelerin, özelikle özel müzelerin büyük bir bölümü etkinliklerini eğitim ve konferanslarla tamamlamaktadır.

Kadim tarihi, kültürel kodları, coğrafi araştırmaları ve uzantılarıyla tüm dünya için oldukça önemli bir ülke özelliğine sahiptir.

Atatürk Devrimlerine tanıklık eden, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda 2. Türkiye Büyük Millet Meclisi binası olarak hizmet veren müzedir Cumhuriyet Müzesi.

Atatürk ilke ve devrimlerinin doğuşuna ve çok partili sisteme tanıklık edişiyle cumhuriyet gençliğine adandı.

Bu anıtsal yapı “Birinci Ulusal Mimarlık Akımı” öncülerinden mimar Vedat Tek tarafından, 1923’te Cumhuriyet Halk Partisi binası olarak inşa edilmişti.

İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının meclise yetersiz gelmesi nedeniyle Atatürk’ün talimatıyla meclis binası olarak düzenlendi. 18 Ekim 1924’ten itibaren de meclis binası olarak hizmet vermeye başladı.

Meclis olarak kullanıldığı dönemde cumhuriyetin gelişimine, çağdaş yasaların çıkarılmasına, uluslararası antlaşma ve çok partili sisteme geçiş sürecine tanıklık etti.

Selçuklu ve Osmanlı bezeme motiflerinin yer aldığı tavan süslemeleri; kemer, saçak ve çinileriyle cumhuriyet dönemi mimarisini yansıtan bu yapı, işlevini 1960 yılında kadar sürdürdü.

1981 yılından itibaren Cumhuriyet Müzesi olarak hizmet veren anıtsal yapıda; ilk üç cumhurbaşkanı dönemini yansıtan olaylar, fotoğraflar, cumhurbaşkanlarının özel eşyalarıyla ve dönemin meclisinde alınan karar ve kanunlar sergileniyor.

Sergilenen eserler arasında Atatürk’ün 10. Yıl Nutku ’nu okuduğu mikrofon da yer alıyor.

Türkiye’nin ilk Çocuk Dostu Müzesi olan Cumhuriyet Müzesi’ndeki düzenlemede çocuklar için özel bir anlatım tarzı tercih edilmiş.


TARİH KOKAN KENT POLATLI

  16 Ocak 2023 Pazar, Ankara… Dün, tarih kokan Ankara Polatlı’ya eşimle birlikte gitme fırsatı yarattık. Polatlı demek ”Sakarya Şehitleri A...